27 Ağustos 2014 Çarşamba

Rust And Bone

2012 yılı Fransa, Belçika ortak yapımı
Tür : Dram, Gizem, Romantik
Süre : 120 dk
IMDb puanı : 7,5

Gerçekten aldığı puanın hakkını veren bir film. Dram mı istiyorsunuz alın size sonuna kadar dram, romantizm mi o da her şeyi ile ortada... Offf ki ne offf...

İki insan... Aslında hiçbir ortak noktaları olmayan bu iki insanın birleştiren kader değil de nedir ki !!!

Katil balina eğitmeni olan Marion Cotillard (Stéphanie) ve oğlu ile yaşamını dövüş yaparak kazanan Matthias S
choenaerts (Alain van Versch) 'nın hikayesi var filmin içinde ....

Tamamen bir tesadüf sonucu bar kavgasında tanışan Stéphanie ve Alain aslında daha sonraki hayatlarında nasıl da birbirlerine ihtiyaçları olduğunu o aşamada bilmiyordur tabi ki. Stéphanie  daha önceden de bahsettiğim gibi katil balinalar ile gerçekleştirdiği bir gösteri sırasında inanılmaz bir kaza geçirir ve her iki bacını da kaybeder. Bu olay, onun hayatında çok büyük bir trajediye sebep olmuştur. Evinden çıkmaz ve hayata küser. Taa ki Alain ile bir şekilde bağlantı sağlayana kadar.

Aslında ne kadar da birbirine benzemeyen iki insan olsalar da birbirlerine iyi gelmişlerdir. Yaralarını birbirleri ile sarmaya başlamış, hayatın güzelliklerini görmek için bir sebebe sahip olmuşlardır. Alain , evde kendini saklayan Stéphanie için hayata tutunma sebebi olmuş Stéphanie ise onunla zamanını geçirmekten hoşlanır hale gelmiştir. Sakat bir kadından ne beklenebilir ki ama o zor zamanlarında birbirleri ile olan diyalogları gerçekten görülmeye değer. Stéphanie o korkusuz erkeksi tavırları ile Alain'in hayatında artık olmazsa olmaz bir hal almıştır. Onu dövüş yaparken bile yalnız bırakmaz her zaman destekçisi olmuştur.

Gelgelelim kadın ve erkeğin bir ilişkiye bakış açısı aynı olmayacaktır. Kıskançlık, sahiplenme gibi duygular da zaman geçtikçe aralarındaki ilişki gibi büyüyecektir. Ama asıl önemli olan birbirlerine ne kadar da iyi geldiklerinin ikisinin de anladığı andır.
Belirtmeden geçilemeyecek bir durum da filmde Stéphanie'yi gerçekten sakat bile sanabilirsiniz. Bacakları yok yani, çok da net gösteriyorlar bu sahneleri. Hile yokmuş gibi inanın, gizlenen saklanan, öyle arkadan, beriden çekilmiş falanlı filanlı sahneler yok. Bu da filmin diğer bir başarısı bence...

Filmde beni en etkileyen anlardan biri de Alain ve oğlunun bazı sahneleri oldu. Aslında çok ilgisiz bir baba, sanki hiç oğlu yokmuş, o hiç olmamış gibi davranan bir yapıda. Nedense bazı babalar sevgisini göstermekte zorlanır. Sanki erkeklerin bir özelliği bu olmak zorundaymış gibi. Çocuğunun başını okşamak, ona sevdiğini söylemek bu kadar mı zordur ??? ama çocuğunu kaybetme korkusu var yaaa !!! kim olursan ol işte o duygu tüm bu gururunu hoopp ortadan kaldırır ...

Karşılıksız bir sevgi ve bu sevginin insanları nasıl da iyileştirdiğini görmek bu hayata dair ümidimi kesmememin sebeplerinden biri işte !!!

İyi seyirler :))

Sevgiler & Saygılar


13 Nisan 2014 Pazar

About Time

 
2013 yılı İngiltere yapımı
Tür : Bilim Kurgu, Dram, Komedi, Romantik
Süre : 123 dk
IMBd puanı : 7,9

Kim olursan ol hayat karmaşık bir şey ...

Her ailenin kendine has gelenekleri, birbirine bıraktıkları mirasları vardır elbette. Ya sizin ailenizin zamanda geriye gidebilme yeteneği olsaydı ?? Bu özel durumu nasıl kullanırdınız ?? işte filmimizin ana konusu bu. Tim Lake (Domhnall Gleeson) tam 21 yaşına bastığında babası ailelerinde adeta babadan oğula geçen bu yeteneği kendisine açıklamıştır . Tabi her normal insan gibi Tim de başta buna inanmaz ama işin gerçeği budur ....

Tim aslında sevimli diyebileceğimiz, biraz hayatın gerisinde kalmış ama saflığını yitirmemiş bir genç. Hayatının dönüm noktası ise annesinin adına sahip Mary (Rachel Mcadams) ile tanıştığı gün... Bu tanışma kısmını muhakkak seyretmeniz gerekiyor , bu kısım cidden bir hayli ilginç. İnsanların sadece dış görünüşü ile birbirini tanıma isteklerine bir nevi inceden inceye dokunan o tanışma faslı ... Birbirleri ile sadece konuşuyorlar, görmüyorlar bile. Daha fazla detay vermeyeceğim seyretmeniz gerekiyor :))


Filmde işlenen; sevgiyi bulma çabası sadece iki sevgili arasında değil, baba ile oğul arasındaki o diyaloglar, birlikte yaşanan, paylaşılan anlar ve hatıralar. Aslında her günün son günümüz gibi yaşanması gerektiğini biliyoruz evet biliyoruz da günlük koşturmacanın içinde bunu birilerinin bize hatırlatması gerekiyor. İşte bu film hissettirdikleri ile aynı zamanda da düşündürüyor sizi.



Bunun yanı sıra kardeşler arasındaki o inanılmaz bağ, beni en etkileyen kısım Tim'in kardeşi için gerekirse sahip olduğu tüm hayatından bir anda vazgeçebilme ve değiştirme isteği oldu. Belki de benim için de durum aynı olduğundan fazlaca hassaslaştım o sahnelerde ...Benim hayatımdaki en değerli insanlardan biri canım kardeşim olduğundan bir salise bile düşünmeden aynı kararı verirdim !!!  Hayatta vazgeçemeyeceğimiz kişiler vardır elbette, ki bence bunlardan biri kardeşimiz olurdu ...

Aile bağlarının gerektiğinden daha az önemsendiği bir yüzyıl içinde yaşıyoruz. Bu filmde bir kez daha asıl değerli olan duyguların hatırlanması gereken anların varlığını anımsıyoruz. Etrafımızda ne kadar arkadaşımız, dostumuz, bu yüzyılın deyimi ile kankimiz olursa olsun asla ailemizin yerini tutamaz...

Film bir diğer taraftan geçmişe gitme gücüne sahip olunsa bile değiştirilemeyecek gerçeklerin var olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Sıcak, içten bir aşk hikayesi izliyoruz. Herhangi bir beklentisi, art niyeti ve hatta menfaat ilişkisi olmayan bir sevgi bu ...

İyi seyirler :))

Sevgiler & Saygılar






13 Şubat 2014 Perşembe

The Counselor

2013 yılı ABD yapımı
Tür : Suç, Dram, Gerilim
Süre : 117 dk
IMBd puanı : 5,6

Mesleği gereği adaletin doğru tarafında olması beklenen ve tabi gereken bir avukat... "Michael Fassbende" yani film boyunca "Counselor" olarak adlandırılan kişidir. Hayatında sevdiği bir kadın olan Penélope Cruz (Laura) ile bu birlikteliği evlilik ile sonlandırma aşamasına bile gelmişlerdir. Dışarıdan bakınca kariyer ve aşk... Nasıl da hayal edilesi bir hayat değil mi ? Ama her şey yolunda gitmez ve maddi sıkıntıları sebebi ile kendini bir uyuşturucu halkasının tam ortasında bulur.

Aslında bu hayata girmiş olmasının asıl sebebi bence açgözlülük... Çünkü bir dönüm noktası oluyor hayatında, karar vermesi gereken bir nokta.. İki yol vardır seçmesi gereken, o da kendi doğrularını takip edecek ama yanlış olan yolu seçecektir. Bu yoldan geri dönmek istediğinde ise aslında seçim yapması gerek zamanı çoktan geçtiğini anlayacaktır. Yani eski hayatına geri dönebilmesi için artık çok çok geçtir ....

Javier Bardem (Reiner) ve sevgilisi Cameron Diaz (Malkina) bu kötü halkanın başka bir ucunda yer alan bir çift. Maalesef Bardem fiziksel olarak çok itici bir tipe bürünmüş rolünde. Diaz ise ne bileyim kadın işte, yani rolünde sadece dişilik var o kadar ...İlk bakışta birbirleri ile birlikte olma sebepler çok açık. Sadece menfaat üzerine kurulu bir ilişki, bir hayattan ibaret... Reiner ne kadar da aşık olduğunu kendini kaptırdığını söylese de bence güzel Malkina'nın onu yarı yolda bırakacağını bile bile bu ilişkiyi sürdürmekte. Malkina ise gerçekten akıllı ve sadece kendi hayatını düşünen ve dişiliğini bu uğurda sonuna kadar kullanan bir kadın.

Dişilik demişken Cruz ve Diaz tarafından bakıldığında açıkça görüldüğü gibi filmde oyunculuk üzerine bir performans görmeniz maalesef pek mümkün olmuyor. Ben biraz kibarca yazmaya çalışıyorum tabi ki :)) bu iki bayanın filmde üstlendiği roller genelde seksi, baş döndüren, cazibeli birer hal almış durumda.

Brad Pitt'e gelirsek yani "Westray" bu pis düzen içindeki bir aracı rolünde. Kendisini fazlaca beğenmediğim doğrudur. Yani diğer bayanların tersine hiçbir zaman özel bir tarafını göremedim bu adamın aynen bu filmde de bir özelliği yok ... Bir tek ölüm sahnesi var ki bunu söylemeden geçemeyeceğim gerçeğe çok yakın olmuş... Detay vermek doğru olmaz ama beklendik bir şekilde ölüm değil, daha önce bu tür bir şey görmediğinize eminim ...

Karakterler hakkında bu kadar fikrimizin olması bence yeterli, şimdi genel olarak filmden bahsetmek istiyorum. Bu kadar ünlünün, şanı şöhreti olan kişinin bir araya geldiği yapımlara rastlamak her zaman nasip olmaz tabi ama bence filmi seyrettiren sadece ünlü oyuncularının olması değildir. Ünlü bir yüz sadece filmin afişinin akılda kalmasını sağlar. Asıl filmi seyrettiren kurgu, senaryo ve oyuncuların o senaryoyu seyirciye nasıl yansıttığıdır. Bu filmde maalesef ünlü oyuncular durumu kurtaramamış ve sanki ticari bir amaçla yapılmış film. Yani insanlar para verip gitsinler gerekirse filmin yarısında çıkıp gidebilirler. ..

Konu sıkça rastlanabilecek düzeyde, işleniş bazen sıkıyor sizi, dikkat ettim de filmdeki ikili diyaloglar o kadar uzun tutulmuş ki aralarında konuşulan konu neydi diye hatırlamak zorunda kalıyorsunuz.  Anlaşılamayan bir düzine mevzuu ile bitiyor film. Bence kurgu başarılı değil. olmamış yani, soru işaretleri çokça. üstelik filmde beklediğim heyecan ve aksiyon sahnelerinin hiçbirine rastlamadım. Ha başladı ha başlayacak derken bir bakıyorsunuz film pufff bitmiş... Heyecan sıfır, sürükleniş sıfır... durağan bir denizde rüzgar nereye savurursa öyle gidiyor film.

Zamanınız var da bolca tanıdık yüz görmek istiyorum derseniz buyurun izleyin derim...

İyi Seyirler :))

Sevgiler & Saygılar